19 Nisan 2024 - Cuma

Şu anda buradasınız: / Batıda, Var Olan İslâm Karşıtlığı Tarihten Bağımsız Düşünebilinir Mi?
Batıda, Var Olan İslâm Karşıtlığı Tarihten Bağımsız Düşünebilinir Mi?

Batıda, Var Olan İslâm Karşıtlığı Tarihten Bağımsız Düşünebilinir Mi? NEJDET DEMİREL

Danimarkalı siyasetçi Rasmus Paludan, Stockholm’da Kur'an yakma eyleminden sonra İsveç polisinin koruması altında Türk Büyükelçiliği önünde de Kur'an’ı yaktı. Paludan, Türk Büyükelçiliği önünde Peygamber Efendimize yönelik hakaret içeren bir de karikatür açtı. Buna benzer olayları Avrupa ülkelerinde görmek artık sıradanlaştı. İslam düşmanı Fransız karikatür dergisi Charlie Hebdo, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e çirkin ifadelerin olduğu resimler yayınlamıştı. İslâm ülkelerinde bu çirkin yayınlara yüzlerce müslümanın canına mal olacak tepkilere neden olmuştu. Bu tarz İslam'a hakaret ve aşağılama içeren birçok örnek verilebilir. 

Batının,(1) İslâm ve onun mukaddes değerlerine karşı göstermiş olduğu düşmanca tavrı anlayabilmek için, şu soruya cevap aramamız gerekir diye düşünüyorum. 

BUNU NEDEN YAPIYORLAR?

İslamiyet'in ortaya çıkması ve ardından hızla tüm dünyaya yayılmaya başlaması.. İslam fetihlerinin çoğalması, İslam orduları fethettikleri coğrafyalara düzen ve asayiş getirmesi, gittikleri beldeleri İslam'la özgürleştirmeleri dikkatlerden kaçmıyordu.. Doğal olarak bu durum İslâm dininin yayılmasını sağlıyordu. İslam'ın fetih ve yapılan tebliğler yolu ile büyümesi, Avrupa devletlerinin Hristiyan kimliğinine sıkı sıkıya sarılmalarının başlıca sebeplerinden sayılabilir. İslam'ın yükselişi karşısında Hıristiyanlar, birliklerini pekiştirme yoluna gittiler. Avrupa halkı siyasi, politik, ekonomik ve göçmen sorunları gölgesinde Kilisenin kışkırtması sonucu, Avrupa toplumunda İslam karşıtlığı güç kazandı. Batı toplumunun İslam'a düşmanlık yapacak materyaller konusunda zaten bir sıkıntısı yoktu. Çünkü Ortaçağ kilise metinlerinin çoğunda, İslamiyet ve Hz. Peygamber karşıtlığı ile alakalı fazlaca döküman vardı zaten. Bu metinler, bugünün Avrupa'sın da popüler hale gelen İslam karşıtlığının nedenleri hakkında bizlere fikir vermesi açısından önemli doneler içermektedir.

Hristiyan dünyasında İslâm dini ile ilgili oluşmuş yaygın kanaat, korku ve endişe kaynaklıdır. Müslümanlar, onları yok etmeye, öldürmeye gelen bir düşman olarak tanımlanır. Hristiyan ilahiyat metinlerinde; Hz. Muhammed’in sahte bir peygamber (haşa) olduğunu, İslam'ın cani merhametsiz ve kılıç gücüyle yayılan bir din olarak anlatıldığını görmekteyiz.

Edward Said’in, şimdiden klasikleşen Oryantalizm kitabında; dile getirdiği gibi "Batı" bir öteki yaratmak için İslam’ı, müslümanları bilinçli bir şekilde yanlış okumaya tabi tutmuştur. Öte yandan Edward Said, bazı medya organlarında İslam ile ilgili yapılan kasıtlı yorum ve analizler neticesinde, Batılı toplumların bilinçli olarak yanlış yönlendirildiğinin altını çizmektedir.

Şimdi, geçmişten günümüze müslümanlara beslenen düşmanlığı anlamamıza ışık tutacak bir betimleme yapacak olursak, günümüz ile geçmiş arasında güçlü tarihi bağların olduğu görülecektir. Batılı ülkeler tarafından, İslam'a ve müslümanlara gösterilen düşmanca tavırları anlamak ve bu insanların İslâm la ilgili şuur altında barındırdıkları; nefret, korku ve endişe kaynaklı vehimler tarihten bağımsız izah edilemez. Burada, siyasi, ekonomik ve kültürel farklı parametrelerden oluşan birden fazla sebep sıralanabilir. Konunun muhtevasını uzatmamak için, müslümanlara karşı ortaya konan nefretin kırılma anları ve bu yanlış algıyı besleyen sebeplere öncelik vererek konuya giriş yapmak istiyorum.

* Oryantalizm - (Doğubilimi) olarak adlandırılan çalışmalar, başlangıçta Doğu ve İslam dünyasını keşfetme amaçlı akademik bir çalışma olarak ortaya çıktıysa da, zamanla bu araştırmaların objektiften uzak İslam'a düşmanlık yapanlara, malzeme üreten bir dolgu vazifesi olarak görüldüğü anlaşılmıştır.

İslam'ın, Batılı halklar tarafından yanlış anlaşılmasında "Oryantalistlerin" İslâm ülkelerinde yaptıkları araştırmaları çarpıtarak kasıtlı ve iftiraya varan  kitaplar neşretmeleri kitlelerin manipüle edilmesinde önemli bir işlev görmüştür. Hıristiyan din adamları tarafından kaleme alınan bazı kitaplar, daha sonra inşa edilen İslam algısını olumsuz yönde beslediğini görmekteyiz. Bu kitapların en meşhurlarından biri ”Teolog Yuhanna'ya" aittir. Aziz Yuhanna, İslam'la ilgili yaptığı tespitler aynen şöyle: İslam, Hıristiyanlıktan doğmuş sapkın bir mezheptir. İslamın peygamberi Muhammed ise, ilahi kitapları gizlice okuyarak çarpık bir din uydurmuş ve kendisini de peygamber ilan etmiş (haşa) bir yalancıdır.

* "Papa II. Urbanus'un çağrısıyla başlayan, yaklaşık iki asır süren (1095 - 1272) tarihleri arasında 8 defa yapılan Haçlı Seferleri.."

Haçlı seferlerinin, ekonomik ve siyasi sebepleri yanında en önemli motivasyon kaynağı "Katolik kilisesinin" inanç öğretileri olmuştur. Papa II. Urbanus'un, müslümanları şeytanlaştırarak Hristiyan halkın hedefi haline getirmiştir. Cennete gitmek ve zengin olmak hayaliyle kandırılan binlerce Hristiyan'ın Haçlı ordusuna katılımı sağlanmıştır. Gözü dönmüş bu katil sürüsü Kudüs'e varıncaya kadar; yol üzerinde yağma, tecavüz ve kadın çocuk diye bakılmaksızın binlerce masum insanı katlettiler. Bununla yetinmeyen bu barbarlar, Kudüs'ün işgali ile beraber hiç kimseye acımadan katliamlara ara vermeden devam ettiler. Her yaştan Müslümanların maruz bırakıldığı ölümler! Hristiyan din adamı papazların, İncil ayetleri ile askerleri teşvik ederek günlerce sürmesine neden oldu. Kudüs sokakları kan kokusundan durulamaz hale geldi.

Ama müslümanlar, Kudüsü Haçlılardan geri aldıkları zaman bu katil sürüsü gibi yapmadılar. 2 Ekim 1187'de Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı Haçlı vahşetinden kurtaran Eyyubi İslam Devletinin kurucusu, büyük İslam mücahidi Selahaddin Eyyubi, şehir halkına Hz. Ömer gibi adaletli davranmış Hristiyan ve Yahudi hiç bir din mensubuna zarar vermemiş onlara inançlarını rahatlıkla yaşayabilecekleri teminatını vermiştir.  

* "Endülüs Emevi İslâm Devleti'nin Kuruluşu (711-1492)

İber Yarımadası’ndaki Müslümanların yaşadığı bölgeye verilen addır. 1600 yılında Müslümanların hakimiyeti son bulmuştur."

(711 yılında) fethedilen Endülüs toprakları, 1492’ye kadar yaklaşık 8 asır müslümanların hâkimiyetinde kaldı. Müslümanlar, bölgede yaşayan Hristiyan halka çok iyi davrandı. Onlar, inançlarını özgürce yapmaları için her türlü ortam sağlandı. Endülüs toprakları Hıristiyanların eline geçtikten sonra Müslüman halk, aynı hoşgörüyü maalesef göremediler. Bölgede uygulanan "Reconquista" (2) politikaları yüzünden İslam adına ne varsa yok edildi. Katolik kiliseye sıkı bir bağlılığı olan Krallar, Gırnata'ya Kont Tendia'yı, vali olarak, Hernando Talavera'yı da, piskopos olarak atadılar. 

Endülüs’te yaşayan Müslümanlar; 

Din değiştirme, sürgün, tecavüz, camiilerin yıkılıp Katedral ve kiliseye dönüştürülmesi, çocuklar Hristiyan yapılmak için alıkonması, erkeklerin hadım edilmesi, din değiştirmek istemeyen Müslümanların diri diri yakılmasına kadar varan işkence, zulüm her türlü insanlık dışı baskı ve asimilasyon uygulandı. Katolik papazların, teşviki ile başlatılan katliam ve baskılar sonucu: Hristiyanlığa geçen "Moriskolar da" (3) dahil edilerek kadın, çocuk, yaşlı bakılmaksızın binlercesi yakılarak veya farklı işkence yöntemleri ile öldürüldüler.

Hristiyan Batı dünyasının, İslâm karşıtı söylem ve düşmanlığına geçmiş dönem uygulamalarına dair tarihten sayısız örnek vermek mümkün. Günümüze gelindiğinde durumun geçmişten pek farklı olmadığı verilecek örneklerden anlaşılacaktır.

İngiltere’nin eski başbakanı Margaret Teacher 1990 NATO zirvesinde yaptığı konuşmada düşmanın renginin “YEŞİL” olduğunu ifade etmişti. 1990 NATO zirvesi Varşova Paktı’nın sona ermesinden sonraki ilk zirve. Zira o zamana kadar NATO nezdinde düşman, Komünizme atıfla “KIRMIZI” renkle ifade ediliyordu. Soğuk Savaş sonrası düşman İslam ve Müslümanlar oldu, simgesi de “Yeşil” olarak tanıtıldı.

11 Eylül 2001’de ikiz kulelere ve Pentagon’a yapılan saldırı ardından ABD başkanı George Bush, şu cümleleri sarf etmişti: “Bu savaş terörizme karşı yürütülen Haçlı seferi olacaktır ve bu savaş uzun zaman alacaktır. Dünyanın her bölgesindeki her bir ulusun bir karar alması gereken zamandır bu. Ya bizimle beraber olurlar ya da teröristlerle beraber olurlar.” Saddam Hüseyin esir alındığında: "ABD Başkanı, Irak halkına özgürlüklerini vererek Tanrı’nın işini yaptığını” söylemiştir.

2011 yılında Fransa Devlet başkanı Sarkozy, Müslüman ülkesi olan Libya için: “Libya’ya karşı NATO’nun kullanılması bir Haçlı savaşıdır.” demişti. Rusya başbakanı Putin, Fransa İçişleri bakanı Claude Gueant’la birlikte, Libya’ya yönelik harekâtın Haçlı seferi olduğunu söylemişlerdi.

Avrupa mesele İslam olunca insan hakları ve özgürlükler rafa kalkıyor. Örnek: Fransa'da dünyaca ünlü yazar Roger Garaudy'ın kitabında "Yahudilere Karşı Soykırım yapılmamıştır." yazdığından ötürü kitabının yasaklanması ve Yahudilere soykırım yapılmamıştır söyleyene Hapis Cezası verilmesi..

Avrupa, Asya ve farklı coğrafyalarda;

İslam karşıtı politika ve siyaset izleyen parti, dernek ve vakıfların halk tarafından hemen kabul görmesi..

Bakıyorsun İslam karşıtlığı düzleminde siyaset yapan partiler; seçimleri kazanarak iktidar olmuşlar veya sayısal olarak çok güçlü bir muhalefet partisi haline dönüşmüşler.

Eski Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz 

* Fransa Aşırı Sağcı Ulusal Birlik Partisi (RN) lideri Marine Le Pen

* İtalya başbakanı aşırı sağcı lider Giorgia Meloni

* Hollanda Aşırı Sağcı Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders

* Almanya'nın İslam ve göçmen karşıtı aşırı sağcı partisi AfD'nin eş başkanı Tino Chrupalla

* Hindistan Başbakanı Narendra Modi,

Bu parti liderlerinin ortak özelliği; İslâm düşmanlığı ve Göçmen karşıtı siyaset yaparak bulundukları ülkede; başbakan veya parlementonun en büyük muhalefet partisi konumuna gelmeleridir.

Batının, iki yüzlü olduğuna dair bir örnekte: Ermeni'lerin 1992 yılında Dağlık Karabağ'ın Hocalı kentinde yüzlerce kadın, yaşlı ve çocuk, Ermeni askerleri tarafından işkenceyle öldürüldü. Hristiyan Avrupa ülkeleri, her platformda Ermeni tezlerini savundu ve yaşanan katliam görmezden gelindi. Avrupa ülkeleri, soykırım meselesinde yine Ermeni Devleti'nin yanında durdu. Çünkü Azeri Türkleri müslüman, Ermeniler ise Avrupalılar gibi Hristiyan dinine mensuptu.. "Ermeniler soykırım yapmıştır" demek bile pek çok Avrupa ülkesinde ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeyip bunu söyleyenler cezalandırılıyor. Avrupa'nın pek çok ülkesinde, anti-Semitist yasalar nedeniyle İsrail'e karşı sıradan eleştirilerin dahi yapılamadığını ve yargı eliyle insanlar bunu dile getirdikleri an ceza alıp hapse girebiliyor.

1995’in Temmuz ayında Srebrenitsa’da Sırplar tarafından 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yaşanan en büyük soykırım gerçekleştirildi. savaşta yaklaşık 312.000 kişi hayatını kaybetti. Sırplar, binlerce Bosna Hersek halkını sırf müslüman diye katletti. Sırplar'la, aynı dini paylaşan Hollandalı askerleri, Birleşmiş Milletler (BM) gücü olarak 1995'te, toplama kamplarında kalan Boşnakların güvenliğini sağlamak için Srebrenitsa'ya gitti. Hollandalı askerler kendilerine sığınan 25.000 Boşnağı Sırplara teslim etti. Bunların 20.000'ne yakını Hristiyan Sırp katiller tarafından öldürüldü. 

Fransa 2021'de "Fransa İslami Prensipler Tüzüğü" adında bir tüzük çıkarılıp yürürlüğe kondu. Fransa'da faaliyet gösteren bazı İslam'ı sivil toplum örgütleri, tüzük içerisinde yer alan bazı maddelerin İslam'a aykırılığı nedeniyle imza atmamışlardı. Fransa İçişleri Bakanlığı, tüzüğün imzalanması için muhataplarına baskı yaptığı basına yansımıştı.Tüzükte yer alan bir maddede aynen şunlar yazıyordu: "Fransız Cumhuriyet İlke ve Kurallarının, Müslümanların Tüm Dini Değerlerinden Daha Üstündür"  Dayatılan tüm baskı ve tehditlere rağmen! IGMG, DİTİB ve Tebliğ Cemaati taslak yeniden düzenlemeden imza atmayacaklarını beyan etmişlerdi. 

İslâm dünyasını çok yakından ilgilendiren ve yukarıda örnekler verdiğimiz İslâm karşıtlığının ayyuka çıktığı bizce en önemli konulardan biriside "Katolik Okullar" meselesidir. Özellikle son dönemde Avrupa parlamentosunda, Türkiye'nin dahil olduğu İslâm ülkeleri ile alakalı çıkan olumsuz kararlarda, Katolik Kiliselere bağlı okulların etkisi bilinmektedir. Çünkü! kiliseye bağlı bu eğitim kurumları, Avrupa Parlamentosu üzerindeki etkisi tartışma götürmez bir gerçektir. Aşağıda vereceğimiz İstatistik veriler bunu doğrulamaktadır.

Özellikle Avrupa ülkelerinde pek çok siyasetçinin yolu bu okullarla kesişmektedir. Bu siyasilere dair bazı örnekler vermek gerekirse.. 

3 kızını Katolik Okullarına gönderen Fransa Eski Milli Eğitim Bakanı "Luc Ferry" daha önce uzun süre Fransa Milli Eğitim Bakanlığı yapmış "François Bayrou’da" 6 çocuğundan 3'nü bu okullarda okutan siyasiler arasındadır.

"250 binin üstünde, müslüman ailelerin çocukları da bu okullarda eğitim görmektedir. Can sıkıcı olan bu durum! ayrıca tartışılması gereken önemli bir konu başlığıdır."

Eğitim alanında faaliyet gösteren Katolik Okullar; UNESCO, UNICEF, ECOSOC, FAO, BIT, Avrupa Konseyi, Afrika Birliği Teşkilatı ve OEA gibi Birleşmiş Milletler’e bağlı bütün uluslararası kuruluşlarla işbirliği halindeler. Katolik okullar; 40 milyon öğrenciye aynı anda eğitim vermektedir. Afrika’da 9,5 milyon, Amerika’da 12 milyon, Asya’da 10 milyon, Avrupa’da 9 milyon ve Okyanus devletlerinde 800 bin öğrenci bu Katolik Okullarda eğitim görmektedir. Katolik Okulların en yaygın bulunduğu ülkelerden birisi olarak nüfusunun %80’inden fazlası bu mezhebe bağlı bulunan ve “Kilisenin ablası/La Fille Ainée de ’Eglise” sıfatını kullanan "Fransa'dır." Fransa’da özel okulların %95’i Katolik okuludur. Ana sınıfından tutun, Lise son sınıfana kadar bütün eğitim kurumlarında yaklaşık 13 milyon öğrenci okumaktadır. 67 milyon nüfusa sahip Fransa’da, her dört kişiden birisi hayatının bir döneminde bu okullara mutlaka devam etmiş veya çocuklarını göndererek eğitim almasını sağlamıştır.

Yukarıdaki bilgiler ışığında şu tespitlerin önemini özellikle vurgulamak gerekir. Batılılar tarafından, İslâmi değerlere karşı ortaya konan düşmanca tavırlar, ekonomik, siyasi ve politik birçok neden olmakla beraber!

Asıl motivasyon kaynağının, Kilise odaklı Hristiyan din adamları tarafından yürütülen siyasi çalışmalardır. Hristiyan öğretisinin Tarihi backgroundun da varolan: İslam düşmanlığı, şimdilerde Kiliselerin çok etkin şekilde organize ettikleri "Katolik okullar" vasıtasıyla yapılmaktadır. ABD ve Avrupa'nın başı çektiği kıtada; İslâm karşıtlığına soyunan parti ve kuruluşlar birçok ülke yönetiminde etkin bir şekilde faaliyet gösterdiklerini tekrar vurgulamak istiyorum. İleri ki zamanda İslâm ve onun değerlerlerine yapılan düşmanca tavırlar artarak devam edecektir. Bu durumu iki ana başlık altında toplayabiliriz; Batı toplumunda, İslâm ve yabancı düşmanlığı yapan siyasi partiler karşılık bulup hızla büyüyor olmaları.. Diğer bir neden ise; Kilisenin, siyasi partiler içinde çok güçlü bağlarının olması. Son dönemde Avrupa Parlamentosunda, müslümanlar aleyhine çıkan kararları bu bağlamda okumak gerektiğine inanıyorum.

Şahsen, Batılı halklar tarafından müslümanlara karşı beslenen kin ve düşmanlığa pek şaşırmıyorum.  Hristiyan dünyası inançlarının gereğini yapıyor. Asıl şaşılacak! bu yapılanlar karşısında İslam dünyasının içine düştüğü aciz durumdur.

Konumuzun bir evi özeti sayılan yüce Allah'ın, ilahi bu buyruğuyla yazıma son veriyorum..

RABB'İM ŞÖYLE BUYURUYOR 

"Sen onların dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki: Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur. Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır." (Bakara Suresi, 120)

Selam ve Duayla

 

(1) Yazımızda sık sık "Batılı devletler diye” vurgu yapılacaktır. Batıdan kastımız! 18. yüzyıl sonrası; Avrupa, Kuzey Amerika, Avustralya ve bazı Asya ülkeleri kastedilmektedir.

(2) Reconquista: Endülüs döneminde İber Yarımadasında bulunan Hristiyanların, Müslümanları ortadan kaldırma amaç ve çabalarına verilen addır. 

(3) Moriskolar, 1500 lü yıllarda Endülüs İslâm Devleti tamamen yok edildikten sonra Müslümanların ve Yahudilerin İber Yarımadası'ndan sürülmesi üzerine vatanları İspanya ve Portekiz'den ayrılmamak için Hristiyanlığa dönen Müslümanlara verilen isimdir.

 

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul