24 Mayıs 2025 - Cumartesi

Şu anda buradasınız: / MUHABBETULLAH ve ÇOCUK
MUHABBETULLAH ve ÇOCUK

MUHABBETULLAH ve ÇOCUK ŞEYDA KIRCAL

 

“Rasûlüm! De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız Bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”[1]

Sevgi; muhabbettir, gönlün yücelik ve güzellik sebebiyle bir şeye meyletmesidir. Kulun Allah’a muhabbeti, Allah’a itaate ve O’na yaklaştıracak amellere yönelmesiyle açığa çıkar. Allah’ı ve O’nun rızasını her şeyin üzerinde tutmasıdır. Öyle ki muhabbetullahtan öte muhabbet yoktur.

Muhabbetullah, idrak etmenin ve kalben mutmain olmanın tezahürüdür. En derin ve en kıymetli sevginin adıdır. Kişide Allah sevgisi bulunduğunda, isteklerini ve şikâyetlerini O’na yöneltir.

Denilir ki Fudayl bin Iyâd yine o devirde yaşayan Allah sevgisi ve korkusuyla çok ağlayan Şi’vâne Hatun ile karşılaşmıştı. Fudayl ona:

“–Bana duâ et. dedi. Şi’vâne Hatun şu cevabı verdi:

–Fudayl! Allah ile aranda, duâ ettiğin zaman duânı kabul edeceği bir yakınlık yok mu ki benden duâ istiyorsun.

Bu sözü duyan Fudayl hıçkırıklara boğularak kendinden geçti.”[2]

Muhabbetullah, Peygamberlerin de duâlarında zikrettiği ve kaybetmekten endişe ettiği bir hakikatti. Peygamber (sas.) de duâlarında Allah Teâlâ’nın muhabbetini talep ederek, Dâvûd (as)’ın şu niyazını tekrar ederdi:

“Allah’ım! Sen’den muhabbetini, Sen’i sevenlerin muhabbetini ve Sen’in sevgine ulaştıracak ameli talep ediyorum. Allah’ım! Sen’in muhabbetini bana nefsimden, ailemden, malımdan ve soğuk sudan daha sevgili kıl!”[3]

Sevginin kaynağı Allah'tır, kulda sevebilme duygusunu yaratan da O'dur:

“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah’ın lütfu geniştir; O, her şeyi bilir.”[4]

Allah sevgisinin önemini bilen, hayatını Allah sevgisi ve rızası üzerine idame ettirmek isteyen anne ve babalar, bunu çocuklarına da kazandırmak isterler. Çocuklarda Allah sevgisini oluşturmak belli aşamaları gerektirir. Bu hususta ilk çocukluk dönemi (3-6 yaş) çok kıymetlidir. Görerek öğreneceği dönemdir. Bundan sonraki ikinci çocukluk dönemi (7-11 yaş) içselleştirmeye başlayacağı dönemdir. İlk çocukluk dönemi fırsatını kaçıranlar için ikinci çocukluk dönemi telafi edebilecekleri bir süreçtir. Bu süreçte dikkat edilecek hususlar şu şekildedir:

Anne ve Baba Örnekliğinde Allah Sevgisi

Kur’ân-ı Kerîm’de, baba-oğul ilişkisini içeren ayetlere bakıldığında, her defasında babanın oğula hitap tarzının “Yavrucuğum, oğulcuğum” şeklinde olduğu görülecektir. Aynı özellik hadislerde de göze çarpmakta ve Peygamber (sas.)’in bütün çocuklara karşı, “Yavrucuğum!” şeklinde sevgi ve şefkat ifadesiyle hitap ettiği görülmektedir.[5] Kur’ân-ı Kerîm örnekliğinde kalbin nasıl harekete geçirileceği görülmektedir.

Sevgi kalptedir. Kalbinde Allah sevgisini hissetmesi istenilen çocuğa, sevgiyle yaklaşmak gerekir. Duygular birbirinin tetikleyicisidir. Çocuğa muhabbetle Allah sevgisi kazandırılmak istenirse maksat hasıl olacaktır. Korkuya, endişeye, umutsuzluğa sürükleyerek Allah sevgisi kazandırmak mümkün değildir. Yaşına ve idrak seviyesine göre Allah’ın sevgisini kaybetmekten korkacağı vakit elbette gelecektir.

Allah Teâlâ buyuruyor ki: “(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.”[6]

Allah’ın sevgisini ve merhametini ifade eden pek çok isim ve sıfatları vardır. İsim ve sıfatları anlatılarak Allah sevgisini kuvvetlendirmek mümkündür.

İsim ve Sıfatlarıyla Allah Sevgisi

İnsanın sevgisi ve nefreti, karşısındakini tanıdığı kadardır. Zaman zaman insan bu konuda yanılabilmektedir. Bunun sebebi karşısındakini doğru tanıyamamış olmasıyla ilişkilidir. Sevmek için karakterini ve nasıl biri olduğunu iyi bilmek gerekir. Nelerden hoşlanır, nelerden hoşlanmaz? İnsanlara muamelesi nasıldır? Duygularını yönetme biçimi nasıldır? Anlayışlı mıdır? Nelere öfkelenir, neleri alttan alır?

Kişinin karşısındakine olan sevgisi, bilgisi derecesinde şekillenir. İnsanlar böyledir. İnsan sevmek için daha çok tanımaya ihtiyaç hisseder. Bu yüzdendir ki insan, Allah’ı tanıdığı ve bildiği oranda sevebilir. Allah’ı tanımak, O’nun isim ve sıfatlarını bilmek ile gerçekleşir.

Anne ve baba, evlatlarına Allah sevgisini vermek istiyorsa, sevdirmek istediğini en iyi şekilde tanımalı ve tanıtmalıdır. Anne ve baba, Allah’ın isim ve sıfatlarına yeterince vâkıf olursa çocuğun sorduğu soruya o ölçüde cevap verebilir. Önce anne ve babanın Allah’ı tanıması gerekmektedir. Daha sonra çocuğun yaşına ve idrakine uygun şekilde anlatması gerekir. Allah’ın isimleri ve sıfatları üzerine konuşulmaya başlandığında çocuğun merakı ve ilgisi artacaktır. Bu doğrultuda sorular soracak, sorduğu sorular üzerinden edindiği doğru bilgileri teyit etme ve yanlış bilgileri doğrusu ile düzeltme imkânı bulacaktır.

Alimlerin bazıları da kişinin Allah sevgisinin bilgisi ile ilişkili olduğunu savunmuştur. Örneğin Râzî, kelamcı tavrını takınmakta, insanın Allah’a yönelik sevgisinin O’nun hakkındaki bilgisine bağlı olduğunu iddia etmektedir. Ona göre her ne kadar insan, Allah’ın varlığının iç yüzü hakkında bilgi sahibi değilse de, O’nun var olduğunu ve belirli sıfatları bulunduğunu bilmektedir. Böyle bir bilgi ise insanı yaratıcısını sevmeye götürür. Hatta insanın bu konudaki bilgisi arttıkça sevgisi, sevgisi arttıkça da bilgisi artar. Dolayısıyla sevgi ile bilgi arasında karşılıklı bir şekilde gerçekleşen müsbet bir etkileşim bulunmaktadır.[7]

Çokça Duâ ve Zikre Teşvik Etmek

Rabbimiz Allah Teâlâ, felâha ermenin Allah’ı anmakla olacağını bildirmiştir:

“Ey iman edenler! (Savaş için) bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebât edin ve Allah’ı çokça anın ki kurtuluşa eresiniz.”[8]

Bir başka âyetinde Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Öyleyse yalnız Beni anın ki Ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.”[9]

Çocuklarla beraber çokça duâ etmek, onları kendi duâlarımıza şâhid tutup, onların da Allah’a duâ etmesini ve Allah’tan isteklerde bulunmasını sağlamak gerekir. Bir ayakkabı, bir çanta, paten yahut bisiklet… Çocuğu kısıtlamamalı ve her ne olursa Allah’tan onu isteyebileceğini göstermek gerekir.

Ebû Hureyre (ra.)'dan gelen bir hadis-i şerifte de Peygamberimiz (sas.) şöyle buyurmuştur:

“Bütün ihtiyaçlarınızı Allah'tan isteyin, hatta ayakkabı bağınızı bile! Çünkü Allah kolaylaştırmazsa, ayakkabı bağını elde etmeniz bile kolay olmaz!”

Sehl b. Abdullah et-Tüsterî’nin bir hatırası, çocukların nasıl teşvik edilebileceği ile ilgili güzel bir örnektir:

“Henüz üç yaşlarında idim. Gece kalkıp dayım Muhammed b. Sivar’ın namaz kılışını seyrederdim. Bir gün dönüp bana şöyle dedi: ‘Seni yaratan Allah’ı hiç anmaz mısın?’ Ben de, ‘Nasıl anayım?’ dedim. Bunun üzerine dayım, ‘Gece yattığın zaman, dilini hareket ettirmeden kalbinle üç defa, “Allah şâhidimdir; benimle beraberdir ve beni görüyor.” de!’ dedi. Ben de bu güzel söze birkaç gece devam ettim. Sonra durumu dayıma bildirdiğimde bana, ‘Onu her gece yedi defa söyle.’ diye tavsiyede bulundu. Dediği şekilde bir süre daha devam ettikten sonra durumu kendisine bildirince bu defa bana, ‘Onu her gece on bir defa söylemeye devam et.’ dedi. Devam ettim, bu sözün tatlılığını kalbimde hissetmeye başladım. Bir yıl geçtikten sonra dayım bana, ‘Sana öğrettiğim o sözü hafızanda tut ve kabre girinceye kadar devam et. Şüphen olmasın ki, o sana dünyada da âhirette de fayda verir.’ dedi. Ben de yıllarca buna devam ettim. Bu defa onun tatlılığını iç âlemimde iyice hissetmeye başladım. Sonra dayım bir gün bana, ‘Ey Sehl! Allah’ın beraber olduğu, şâhidi bulunduğu ve nazar ettiği bir kimseye, hiç günah işlemek yakışır mı?’ dedi.”[10]

Yaşanmışlıklar her zaman çocukların üzerinde etki bırakmıştır. Çocuklara idraki ölçüsünde peygamberler tarihini, siyeri, sahabe hayatlarını ve âlimleri anlatmak gerekir. Çocukların gözlerinin içine bakmak gerekir. Anne ve baba olmanın da birçok kavram gibi ifsâd edildiği bu çağda, çocuklara yeteri kadar vakit ayrılamamaktadır. Denilir ki, önceden bir çocuğu bir köy büyütürdü. Bugünün nene ve dedeleri iki dönem arasındaki geçiş noktasıdır. Bir köyün büyüttüğü çocuklar şimdi nene ve dede oldular ancak çocuklarını büyütürken tek başınalardı. Görmediklerini deneyimlemek ve güvensiz bir ortamda çocuk yetiştirmek zorunda kaldılar. Acı-tatlı birçok tecrübe yaşadılar. Anne ve baba olmak artık tek başına olmaktı. Bireyselleşen çocuğa, değerlerini öğretmek zorlaşmaya başladı. Gözlemleme olanağı azaldı. Bu hâl ister istemez anne ve babaların yöntem geliştirmesi gerekliliğini doğurdu.

Korumak, kollamak ve Allah rızasına uygun evlat yetiştirmek derdiyle yanıp tutuşan anne ve babaların, çocuklarının gözlerinin içine bakması ve onlara çokça vakit ayırması mecburiyet oldu.

Hesap günü Rabbimize karşı mahcup olmamak, emanetlere sahip çıkmak ve Rabbimizden gelene en güzel şekilde muamele etmek için evlatlarımızın yetiştirilmesinin hakkını vermemiz gerekir. En güzel örneğimiz Rasûlullah (sas.)’dir. Nasıl davranacağımızı bilemediğimiz, vesveselendiğimiz zamanlarda Allah’a ve Rasûlü (sas.)’e sığınmak gerekir. Çocukları öpüp koklamayı da, onlara güzel nasihatlerde bulunmayı da O’ndan (sas.) öğreniriz.

Abdullah İbn Abbas (r.anhuma)’dan nakledildiğine göre şöyle demiştir:

Bir gün (çocuk yaşta iken) Peygamber (sas.)’in terkisinde bulunuyordum. Bana:

“Yavrucuğum, sana bazı kaideler öğreteyim” dedi ve şöyle buyurdu: “Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allah’ın (rızâsını) her işte önde tut, Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile! Ve bil ki, bütün bir ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar, ancak Allah’ın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. (Bundan sonra takdirde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.)”[11]

   

 

 

 


[1] Âl-i İmrân, 3/31.

[2] İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-Safve, IV, 56.

[3] Tirmizî, Deavât, 72/3490.

[4] Mâide, 5/54.

[5] Mehmet Emin Ay, Çocuklara Allah İnancının Öğretiminde Temel İlkeler, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2021, sh.13.

[6] Nahl, 16/125.

[7] Hülya Alper, Sevgi-Bilgi İlişkisi Bağlamında Allah ile İnsan Arasındaki Sevginin Mâhiyeti (Fahreddin er-Râzî Örneği), M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 30 (2006/1), 5-19, sh. 14

[8] Enfâl, 8/45.

[9] Bakara, 2/153.

[10] Mehmet Emin Ay, Çocuklara Allah İnancının Öğretiminde Temel İlkeler, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2021, sh. 18.

[11] Tirmizî, Kıyâmet 59.

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul